Açık Göz Olmak Ne Demek? Siyaset Biliminin Işığında Güç, Bilinç ve Strateji
Bir siyaset bilimci olarak insan davranışlarını incelerken en çok dikkatimi çeken şey, güç ilişkilerinin ne kadar derin ve görünmez biçimlerde işlediğidir. Günlük dilde sıkça kullanılan “açık göz olmak” ifadesi, yalnızca kurnazlık ya da fırsatçılık anlamına gelmez; aynı zamanda iktidarın farkında olmak, oyunun kurallarını çözmek ve bazen de görünmeyeni görmek demektir. Peki, bu kavram bir siyaset bilimci için ne anlama gelir? Bir toplumun “açık göz” vatandaşları, sistemin çarkları arasında nasıl konumlanır? Ve belki de en önemlisi: “Açık göz” olmak, demokratik bilinç midir yoksa stratejik egoizm mi?
İktidarın Görünmeyen Yüzü: Açık Göz Olmak Bir Bilinç Halidir
Michel Foucault’nun iktidar analizlerinden ilhamla, “açık göz” birey aslında gözleyen ve fark eden öznedir. İktidarın yalnızca hükümetlerde değil, kurumların dilinde, toplumsal normlarda ve hatta bireysel ilişkilerde nasıl tezahür ettiğini bilir. Açık göz olmak, bu görünmez ağları fark etmek ve manipülasyona uğramadan konum alabilmektir. Siyaset bilimi açısından bu durum, vatandaşın politik farkındalık düzeyiyle yakından ilişkilidir. Çünkü her iktidar, bilinçsiz kitleler üzerinde yükselir; oysa açık göz vatandaş, gözünü kapatmaz, sorgular, analiz eder ve kendi çıkarını kolektif akılla harmanlamayı bilir.
Kurumlar, İdeoloji ve “Açık Göz” Vatandaşlık
Her toplumun kurumsal yapısı, kendi ideolojik düzenini pekiştirir. Eğitim sistemi, medya, hukuk ya da din kurumları, belirli bir “doğru”yu üretir. Açık göz olmak, bu doğruların arkasındaki çıkar ilişkilerini görebilme yeteneğidir. Antonio Gramsci’nin “hegemonya” kavramını hatırlayalım: İktidar sadece baskı yoluyla değil, rıza üretimiyle işler. Açık göz birey, bu rızanın nasıl şekillendiğini fark eder. Medyada kimin sesinin çıktığını, eğitimde kimin tarihinin yazıldığını, yasaların kimin lehine çalıştığını sorar. İşte bu nedenle, açık göz olmak pasif bir farkındalık değil; aktif bir politik bilinç biçimidir.
Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Açık Gözlülük
“Açık göz olmak” kavramı, toplumsal cinsiyet ekseninde incelendiğinde iki farklı stratejik biçim alır. Erkekler için bu kavram genellikle stratejik akıl ve güç odaklı davranış biçimleriyle özdeşleşir. Erkek egemen toplumlarda “açık göz” erkek, fırsatı kollayan, oyunu yöneten ve sonuç odaklı bireydir. Kadınlar açısından ise açık gözlülük, demokratik katılım ve toplumsal etkileşimle ilişkilidir. Kadınlar, ilişkisel zekâsını kullanarak farklı güç alanlarını birbirine bağlar; dayanışma ağları kurar. Dolayısıyla kadınların “açık gözlülüğü”, yalnızca bireysel strateji değil, kolektif direnişin bir biçimidir.
İktidar Oyununda Kim Gerçekten Açık Göz?
Siyaset sahnesinde “açık göz” olmak, sadece politikacıların ya da yöneticilerin değil, her vatandaşın meselesidir. Devletlerin, şirketlerin, hatta sosyal medya algoritmalarının yönettiği bu çağda, gerçekten kim “görüyor”? Kimin çıkarı kimin bedeline dönüşüyor? Açık göz olmak, bugünün dijital çağında belki de her zamankinden daha zor. Çünkü artık iktidar yalnızca görünür değil, veri akışlarının içinde gizlidir. “Beğeniler” üzerinden yönetilen bir toplumda, farkındalık sessiz bir direniş biçimi olabilir mi?
Demokratik Farkındalık mı, Kurnaz Strateji mi?
Açık göz olmak çoğu zaman olumlu ya da olumsuz çağrışımlarla kullanılır. Bir yandan “uyanık” olmanın getirdiği saygı vardır; diğer yandan bu durum etik sınırların aşılması anlamına gelebilir. Siyaset bilimi açısından mesele, açık gözlülüğün yöneldiği hedefte gizlidir: Kişi kendi çıkarını mı gözetiyor, yoksa toplumun refahını mı? Eğer açık gözlülük, kolektif bir bilince hizmet ediyorsa bu demokratik bir erdemdir. Ama bireysel çıkarı büyütüyorsa, bu durumda “kurnaz vatandaş” tipolojisi doğar. Bu ince çizgi, siyasetin en kadim paradokslarından biridir.
Vatandaşlık ve Direnişin Yeni Biçimleri
Bugünün dünyasında “açık göz” vatandaş, artık meydanlarda değil, veri akışlarında direniyor. Gözlem yapıyor, hesap soruyor, sorguluyor. Fakat soralım: bu farkındalık gerçekten özgürlük mü getiriyor, yoksa yeni bir kontrol biçiminin parçası mı oluyoruz? “Açık göz” olmanın demokratik potansiyeli, ancak kolektif bilinci güçlendirdiğinde gerçek bir dönüşüme yol açar. Aksi halde, bireysel kurnazlık toplumsal çürümenin maskesi olur.
Sonuç: Açık Göz Olmak, Görmekle Yetinmemektir
Siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, “açık göz olmak” yalnızca farkında olmak değil, bu farkındalığı eyleme dönüştürmektir. İktidarın doğasını çözmek, ideolojinin maskesini indirmek ve vatandaşlık bilincini güçlendirmek… Asıl mesele, bilgiyi stratejiye, stratejiyi bilince, bilinci de dayanışmaya dönüştürebilmektir. O zaman sormak gerekir: “Gözlerimiz açık ama gerçekten görüyor muyuz?”
Etiketler: siyaset bilimi, iktidar, vatandaşlık, kadın politikası, erkek egemenlik, demokratik farkındalık