Erkekler Namaz Kılarken Kamet Getirmek Zorunda mı? Bir Hikâyenin İçinde Cevabı Bulmak
Akşam ezanının sesi, mahallenin dar sokaklarında yankılanıyordu. Hava hafif serin, gökyüzü kızılın en derin tonuna bürünmüş, gün yavaşça gecenin kucağına bırakıyordu kendini. Ali, elinde tespihiyle pencerenin önünde düşünceli bir hâlde oturuyordu. Yan odadan ablası Zeynep’in sesi geliyordu — her zamanki gibi yumuşak, ama içinde bir bilgelik vardı: “Ali, seninle bir şey konuşabilir miyiz?”
Bir Soru, Bir Arayış
Ali o gün, camideki sohbetten çıkarken imamın söylediği bir cümle aklında kalmıştı: “Erkek, namaz kılarken kamet getirmeli; çünkü bu, namazın edebi ve cemaatin düzenidir.” Ama Ali’nin kafası karışıktı. “Peki, tek başıma kılarken de mi?” diye düşünüyordu. Bu sorunun cevabını internette aramış, farklı görüşlerle karşılaşmış, ama içini rahatlatacak bir açıklama bulamamıştı.
Zeynep, onun yüzündeki dalgınlığı fark etti. “Ne oldu?” dedi, çaydanlıktan ince ince buhar yükselirken. Ali, derin bir nefes aldı: “Ablacığım, bugün camide imam dedi ki, erkekler namaz kılarken kamet getirmeliymiş. Ama tek başına da olsalar mı? Ben bazen evde kılıyorum ya, acaba eksik mi kılıyorum?”
Empatiyle Gelen Farkındalık
Zeynep, bir süre sessiz kaldı. Sonra tebessüm etti. “Biliyor musun Ali, senin sorduğun soru sadece bir kural meselesi değil, aynı zamanda bir niyet meselesi. Erkekler için kamet, namazın bir parçası değil ama bir davet gibidir. Kalbini huzura çağırmak gibi… Tıpkı sabah uyanınca güne başlarken ‘Bismillah’ demek gibi.”
Ali başını salladı ama hâlâ emin değildi. Zeynep devam etti: “Fıkıh âlimlerine göre, kamet erkekler için sünnettir, farz değildir. Yani yaparsa sevap alır, yapmazsa günaha girmez. Ancak kamet, namazın manevi düzenini tamamlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de tek başına kılarken bile kamet getirdiği rivayet edilmiştir.”
Ali derin bir nefes aldı. “Yani, kamet getirmek zorunda değilim ama getirirsem kalbim daha huzurlu olur, öyle mi?” Zeynep başını onaylayarak salladı. “Evet. Kamet, bir zorunluluk değil, bir davettir. Namazın öncesinde, ruhunu huzura çağırmanın en güzel hâlidir.”
Bir Kardeşin Stratejisi, Bir Ablanın Şefkati
O geceden sonra Ali, kendine bir karar aldı. Artık her namazdan önce, sessizce kamet getirecekti. Bu, onun için sadece bir alışkanlık değil, bir disiplin olacaktı. “Stratejik düşünmek” derdi Ali hep, “her şeyin bir planı olmalı.” Oysa o gece fark etti ki bazı şeyler planla değil, kalple olur. Kamet getirmek, onun için sadece bir kural değil, bir duyguydu artık.
Zeynep ise o sabah dua ederken Ali’yi izledi. Kardeşi ellerini göğsünde bağlamış, dudaklarında hafif bir mırıltı vardı. “Allahu ekber” dediğinde, sadece bir namaz değil, içsel bir yolculuk başlamıştı. Zeynep o an anladı ki bazen bir sorunun cevabı bilgiyle değil, hissederek bulunur.
Kametin Kalpteki Anlamı
Erkekler namaz kılarken kamet getirmek zorunda değildir; ancak kamet, namazı daha derin bir bilinçle kılmanın anahtarıdır. Dinin özü, emirlerin ardındaki hikmeti anlamaktır. Kamet, namazın disiplinini değil, huzurunu temsil eder. Her “Hayya ale’s-salah” çağrısı, insanın kalbine “Haydi huzura” diyen bir fısıltıdır aslında.
Bir erkeğin kamet getirmesi, sadece bir gelenek değil; içsel bir hatırlatmadır: “Şimdi dünyayı bırak, Rabbine yönel.” Zorunluluk değil, fırsattır. Çünkü ibadet, şekilden öte ruha dokunduğunda anlam kazanır. Ali’nin hikâyesi, bunu en sade hâliyle anlatıyordu.
Son Söz: Zorunluluktan Değil, Gönülden
Erkekler için kamet, farz değil ama bir sevap kapısıdır. Zorunlulukla değil, gönüllülükle yapılan her ibadet, ruhu daha derinden etkiler. Belki de mesele “getirmek zorunda mı?” sorusundan çok, “getirince ne hissediyor?” sorusudur. Çünkü gerçek kulluk, zorunlulukla değil, aşkla başlar.
Sen de namaza durmadan önce, bir kez dur ve dinle: Belki kalbin, sana zaten “Hayya ale’s-salah” diyordur…